bildiğiniz gibi, ülkemizde ramazan bayramı diye bir fenomen var
[gülüşmeler] yok yok bu kadar da yabancılaşamam. mesela cümleye "bildiğiniz gibi, güner ümit diye bir fenomen var" diye başlayabilirdim ama bunu ramazan bayramına yapamam. o zaman çok fazla şey olurum... yani tam bir blogcu olurum o zaman... tam o saniye hakkımda bölümünü açıp "nescafem ve nutellam olmadan güne başlayamayan bir aklın saçmalıkları" falan yazmam gerekir. yok, hayır o kadar bayağılaşmayacağım. sadece bayramda biraz eğlenmeniz için size bazı ipuçları vermek istiyorum. bunların bazılarını uygulamaktan çekinebilirsiniz ama inanın bunlar dünyanın en sıkıcı akraba ziyaretlerini bile çok renklendirecektir. +18 öğeler içeren bu eğlence unsurlarını tehlike ve zorluk (ve dolayısıyla eğlence) katsayısı artacak biçimde sıralayarak anlatıyorum. doğabilecek hasarlardan bülöğümüz kat'a ve zihnar sorumlu değildir.
1- el öpen çocukları şoke etmek:
bir noktada yaşını başını almış insanlarız. küçükken bu yönde birçok dua almış olmamıza rağmen el öpenlerimiz veya su getirenlerimiz çok olmasa da olaydan tamamen habersiz 3-5 genç akrabamızın, konu komşu çocuğunun bayramda ufaktan elimizi öptüğü, buna hazır da olsak, hiç umursamıyor da olsak rahatsız edici bir gerçek. yani kabul etmemiz gerekir k hiçbirimiz eli öpülesi insanlar değiliz. yine de çocuklar bunun ayrımına varamadığından şlok şlok öpmektedirler elimizi. hatırlayınız sayın bülöğ kardeşlerim, hanginiz el öptüğünüzde karşılığında menkul bir kıymet talep etmedik sessizce de olsa? işte şimdiki neslin de böyle bir talep içinde olması çok doğaldır ve para vermek gibi konvensiyonel ve nispeten tahmin edilebilir bir eylem yerine, daha önceden bilerek cebinizde tuttuğunuz süresi geçmiş banka kartınızı çocuğa verip şifresinin de 1234 olduğunu söylerseniz hem akrabalarınızı, hem de çocuğu kısa süreli bir şoka sokabilirsiniz. hepsini siktir edin, kendiniz eğlenirsiniz blöğ dostlarım... bunu deneyin
2- hangi bölümde okuduğunu soran akrabanın ilgisini test etmek:
öğrenci olduğum zamanlarda yüzümüzü bayramdan bayrama gören akrabalarımızla ilk saniyeden kilitlenen muhabbetleri açmanın tek yolu okulla ilgili konulara girmekti. şahsen ilk başlarda ben de sizin gibi hangi bölümde okuyorsam onu söylüyordum.
- ee rukneddin, nasıl gidiyor görüşmeyeli?
+ iyilik be amca, uğraşıyoruz sen nasılsın?
- iyiyiz hamdolsun iş güç...
[ailecek hiçbir ortak noktamızın olmadığı amcamla rahatsız edici bakışmalar eşliğinde geçen birkaç dakika sonunda]
- okul nası rukneddin? izmirde mi okuyodun?
+ evet amca, dokuz eylül amerikan kültürü ve edebiyatı 3. sınıf... hıfzı abi naptı?
- o da bitirdi işte okulu (tabii ki bitirdi... adam benden 15 yaş büyük) şu an maliyede çalışıyor (8 senedir çalışıyor zaten amca, bu yeni bi şey değil ki)
işte bu kısır döngü ortalama 150 bayram sürdükten sonra amcanın her sene aynı soruyu sormasından kıllanılır ve ulan dur bi test edeyim şunu denir:
- okul nasıl rukneddin? izmirde mi okuyodun?
+ yok amca trakya üniversitesi tütün eksperliğindeyim. bu sene bitcek inşallah
- oh oh maaşallah hadi bakalım
(bi dakka lan dalga mı geçiyordu?)
bir sonraki bayram:
- okul nasıl rukneddin? izmirde okuyordun değil mi?
+ yok amca istanbuldayım. cerrahpaşa 5. sınıfta
- ooo hangi bölüm?
+ e tıp...
- oh oh oh maaşallah. hıfzı abini de tıbba sokalım diye çok uğraştık da (40 sene evvel [bkz. evvel]) olmadı
bir sonraki bayram:
- okul nasıl rukneddin? izmirde okuyordun değil mi?
+ yok amca mardinde okuyorum. mimar sinan uzay mühendisliğinde doktora yapıyorum (artık bu noktada aile bireyleri 10 parmağını ağzına sokmuş, dehşet içinde olan biteni izlemektedir)
- oh oh ne güzel. hıfzı abin de (sormamıştık ama) maliyede
+ ooo girdi mi maliyeye? ne güzel (adam 2 seneye emekli olacak)
bir sonraki bayram güleceğinizden korktuğunuz için görüşmediğiniz amcanızın devreleri yakıp babanıza "rukneddin mardinde uzay eksperliği okuyodu değil mi? hıfzı da maliyede" şeklinde bir cümleyle kelimeleri kifayetsiz bıraktığını öğrenebilirsiniz.
3- arsız akrabalara karşı brinkmanship politikası:
brinkmanship aslında 2. dünya savaşından sonra ortaya çıkan iki kutuplu dünya düzeninde abd ve sovyetler arasındaki caydırma politikasının en önemli stratejilerinden biriydi. yani iki ülke arasındaki her olayı en uç noktaya kadar götürüp karşı tarafı caydırmak için elinden geleni ardına koymama politikasıdır.
peki bunun bayramla ilgisi ne? şöyle ki, çoğumuzun yavşak diye tabir edilen akrabaları olmuştur. bu akrabalar genelde 28-35 yaş arasında olup gömlek + keten pantolon kombinasyonu, bağcıksız klasik ayakkabıları (sanırım kolej deniyordu onlara) ve nişanlılarıyla (daha evlendiklerini gören olmamıştır) sürekli sırıtarak muzip sorular sorup ziyarete gidilen evin, kendisinden küçük bireylerini zor durumda bırakma politikası izler. genelde jinosentrik (yani karı-kız merkezli) olan ve kişinin özel hayatını hedef alan bu ısrarcı sorulara karşı eşit bir şekilde arsızlık politikası izlerseniz ailenizin ve bu arsız kişinin nişanlısının gözünde "deliyle deli olmaya çalışan zavallı edepli çocuk" imajıyla dünyanın en ezik görüntüsüne sahip olabilirsiniz. bunun yerine ona delinin kim olduğunu ve deliliğin sınırlarını göstermeniz gerekir. diyalog genelde aynı noktadan başladığı için size bir taslak çıkarıyorum şimdi, dikkatle izleyin:
- ee rukneddin? kızların canını yakıyor musun oralarda?
+ yok abi ehe ehe (bu noktada annenin kimse tarafından takılmayan "yok benim oğlum yapmaz öyle şey" iddiası)
- hadi olm yalan söyleme. erkek adamın sevgilisi olmaz mı? (suratta o iğrenç sırıtış)
+ ya abi ne sevgilisi? tövbe valla bir daha sevgili mevgili yapmam (sevgili yapmak... tam bu türden bir herifin anlayacağı tabir) geçen bi partiye gittim abi tamam mı (bu noktada artık koltukta yavşak akrabaya doğru dönülmüş, bacak bacak üstüne atılmış, kol ise koltuğun arkalığının üstüne konmuştur. adeta "al amınakoyim" dercesine hikaye anlatılmaktadır) birkaç hap attık, sonra geldik eve. kafam yerinde değil ama ne yaptığımı biliyorum. 2-3 haftadır takıldığım bi hatun vardı abi. onunla bişeyler olmuş. ben dışarı boşaldığımı biliyorum. ertesi gün kız tutturmasın mı ben hamileyim diye? bunun eski sevgilisi var birol diye. kesin o ibnetordan peydahladı karnındakini. dedim ben sana mı bakacam piçine mi? (annenin gözleri fal taşı gibi açılmıştır, baba ise parmaklarını ovuşturarak halının desenlerini saymaktadır) dışarı boşaldığıma eminim abi! en kötü ihtimal ağzına boşalmışımdır. hem 1 günde mi hamile kaldı bu orospu? (bu arada über süslü nişanlısı da bir öğürme refleksindan sonra eli ağzında, odadan koşarak çıkmıştır. (evet, aklınıza who's afraid of virginia woolf geldi) yavşak akraba da onu takip eder. anne ve baba da onların arkasından... tabii baba odadan çıkmadan önce dönüp işaret parmağını size doğru sallayarak "misafirler gitsin, senin ağzına sıçacam" hareketi yapar.)
o saniye atlayıp kaçabileceğiniz bir arabanız ve eviniz yoksa pek tavsiye edilmez bu brinkmanship politikası...
4. top yekûn savaş
her bayramda evimize gelen yaramaz çocukları biliyorsunuz sevgili blöğ kardeşlerim... bunların en az bu çocuklar kadar vurdumduymaz, çocukları evi ateşe verse bile oturduğu yerden kalkmayan gıcık velîlerine hiç unutamayacakları bir ders vermek istemediniz mi? istemişsinizdir. ben de çok istedim ve aşağıda bahsedeceğim türden bir yöntem geliştirdim. bu zorlu bir savaş olacak ama böyle vurdrumduymaz ailelerle mücadele hiçbir zaman kolay olmamıştır.
şimdi efendim, sözkonusu misafirler zile basar. kapıyı açmanızla bu manyak çocuğun koşarak eve girip pencere kenarlarına tırmanması, perde uçlarını topak topak ağzına sokması, playstation'ınızı tekmelemesi bir olur. ailesi ise en fazla, rıfkının hiç duymadığı "rıfkııııııııı yavruuuum yapna ama yavrum ya" uyarısıyla sizi daha da gıcık eder. işte tam bu noktada, çocuğu ayağınızla itip yere düşürdükten sonra belinizden bir kuru sıkı tabanca çıkarıp çocuğa 5-6 el ateş edin ve curcunayı seyredin. tebrikler, yaramaz bir çocuğu yola getirdiniz ve kekeme yaptınız. yaşlı babaannesiniyse cennete yolladınız. merak etmeyin, birkaç sene yatıp çıkarsınız. zaten hükümet genel af çıkaracak, siktir edin eğlenirsiniz...
işte böyle sevgili gençler... en sık görülen misafir tipleri ve onlara rağmen eğlenceli bir bayram geçirme yollarını size anlattım ve artık gerisi sizin işiniz sevgili blöğ kardeşlerim. elinizden geldiğince eğleniniz diyor rukneddin amcanız
Bir interview'in anatomisi.
5 yıl önce
5 yorum:
abi geçen sene bizim bayram çocukları asansöre sıçmışlardı.. bence bu nirvanadır. ötesi yoktur yani ... yavşak akraba falan hikaye :)
http://merope-gaunt.blogspot.com/2009/11/bayram-cocuklar-asansore-scms.html
yazısını bilem yazmıştım behey gidi günler...
bir de ben ramazan davulcularından nefret ediyorum. kapıyı açmıyorum. muhahahahahahahhahahahhhhhhhhhhh
ooooohhhhhhhhhhhhhaaaaaaaaaaaa öyle ebeveynin, ana babanın allah bin belasını versin demek istiyorum buradan yetkililere... çocuklar açısından bakarsak da eğlence anlayışına kafadan 5-6 level atlatmışlar. saygı duymaktan başka çaremiz yok kaptan
bu arada bizim de zamanın birinde ramazan davulcusuyla küçük bir diyalogumuz olmuştu: adam kapıya gelip para istedi ve biz de sahura kadar zaten uyumadığımızı söylemiştik. ben de kendilerini pek sevmem... bir kere ritm konusunda çok zayıflar. davul çalmak domdududomdudu diye sesler çıkarmaktan farklı bir şey olmalıdır mon cher
au revoir mademoiselle
bon appetit
çocukları zaten sevmem brde senin bahsettiğin tipteki çocuklardan nefret ederim.
Bir kere bize böyle çocuk gelmişti aynı anlattığın gibi annesinden bir hareket beklersin ama uyarıyla yetinir. Bende aldım çocuğu gel dedim oynicaz diye odada oynuyoruz ayağına her türlü piçliği yaptım. Saklambaç oynarken maske takıp korkudan altına ettirine kadar devam ettim. Altına eden çocuk annesine herşeyi anltatığı zaman kendimi mudafaya bile gerek kalmadı. (sülalemizce uslu ve terbiyeli olarak ün yapmış bir adamımdır :D) Anneannem lafa atladı ve "Ahmet öyle şey yapmaz yavrum" dedi sonra bende "Valla Şükran teyze Ali tuvaleti sordu tarif ettim onun yerine benim odaya girmiş tabi bende tiyatrocu adammım maskelr falan ortalıktaydı çocuk korkmuş işte" diyip gayet abisel bir tavırla çocuğu sevmemle hem hiç papara yemedim hemde çocuktan inkitam aldım :D seneye çocuk gelmedi neden acep???
bizim kapıya bayram çocuğu falan pek gelmez :D amma kırk yılda bir olurda olursa neden ağzı burnu düzgün çocuk hiç gelmez onuda pek bilmem zürt çocukları aldığımız caanım çikolataları avuçlayıp giderler.
bukadar az çocuk gelmesine rağmen annem nedense her bayram tutulacak bayram cocuklarının cıkolatalarını dahi farklı alır bununda nedenini bilmem çocuklar arası ayrım yapıor resmen :D şunun çocuğu olurda olursa şu şekerden tutulcak + para verılcek
eger sunun cocugu gelırse sadece bonbon şekerlerden tut tamammı kızıııımmm :D
Yorum Gönder