bu dünyada anlamadan öleceğim şeyler olduğu için sevinirken, anlayamadan öleceğim şeyler olduğu için üzülüyorum. anlamamakta direnmeme rağmen anlayamamanın beni üzdüğü şeylerden biri denizle haşır neşir olan insana yüklenen derin anlamlardır. tamam, denize bakınca insan türlü efkâra gark olurmuş falan filan ama bu kıyıdan biraz açılıp balık tutan her adamı filozof yapmaz ki... özellikle alkol alan birisi çevresinde bulduğu ilk balıkçıya "bu hayat çekilmez be reis!" der. balıkçıysa siktir git dercesine bir bakış atar ama bu bakış o adam için öylesine mânâlıdır ki o ilk sözü bir de "halimden bir sen anlıyorsun be şevket kaptan!" şeklinde bir coşku boşalımı takip eder. anlamıyorum ulan! hadi denizle uğraşmak zor iştir, bu yüzden bu adamlar halden anlar gibi bir nedensellik uydurduk diyelim. neden özellikle balıkçı? felsefenin ege sahillerinde başlaması sonucu düşüncenin deniz kenarını ve balıkları çağrıştırmasının tetiklediği başka bir çağrışım mıdır acaba bunun sebebi? saçmaladığımın farkındayım ama televizyonda, orda burda bunu gördükçe, balıkçı teknesinde rakıyla balık yemenin o karmaşık kodlarla belirlenmiş simulakrasından insanların inanılmayacak kadar fazla etkilendiklerine şahit oldukça merak ediyorum, sorun bende mi acaba? balıkçı teknesinde balık yemekten alınan haz her insanda built-in midir? bende inanılmaz duygular uyandırmadığı gibi balıkçıları bütün varoluşu çözmüş, tinle beslenen canavarlar olarak görmeme de sebep olmuyor. tam aksine, sırf trend olduğu için şiir yazan kızlardan ve erkeklerden nefret ettiğim kadar nefret etmeme sebep oluyor böyle şeyler. birileri allah rızası için artık yok etsin şu modayı da gidip balıkçı teknesinde balık yiyelim, rakı içelim...
4 yorum:
might and magic 7 oyna geçer
ciddi anlamda beni yine güldüren, güldürürken düşündüren kelamlar. sonuna kadar haklısın rükneddin'ciğim!
lan biz anadolu çocukları (deniz görmeyenler) filozof olamaz mıyız? :)
@merope: montla sıç gibi oldu zaten o 2 cümle de aynı içeriğe sahip :F
@isimsiz yazar: teşekkürlerimi sunuyorum... ben deniz de gördüm ama hala tık yok :F
sayın kekremsi, amerikan kültürü ve edebiyatından mezun olmanızdan mütevellit ingilizce derrida kitabını rahatça önermişsiniz bana.
gelin görün ki, türkçesini zor okuyan bi garibanım ben esasen:)ama belki türkçe'ye çevrilmiştir. bilemem ki. çevrilmiş mi?
neyse. o, bu değil de yarın öğretmenler günü.
not: minima moralia'da "ev"le ilgili bi fragman vardı, fakat hatırlayamadım. üşenmezsem bi ara onu da yazacağım. yoksa aile ile mi ilgiliydi?
Yorum Gönder