ben neden ara sıra zamanda yolculuk yapıyorum hala anlayabilmiş değilim. ara sıra gerçeklikten kopup (bu arada gerçeklikten kopuşun da bokunu çıkardılar lan! şimdiki gençlerin hepsi zaten gerçeklikten kopuk. böyle ellerine love me yazıp dizlerini birbirine dayayıp ayakları açmalar, arka planı bulanıklaştırmalar falan...) tamam lan vazgeçtim gerçeklikten kopmaktan! kopmadan, uyumaya doğru falan veya tuvaletteyken aklıma hep böyle okul anılarım falan geliyor. bugün de düşünürken hayatımın en travmatik dönemi olan öğrencilik hayatım boyunca edindiğim dayak deneyimlerini müzik türlerine göre sınıflandırabileceğim fikri aklıma geldi. gerçekten de bazı hocalar adeta bir dayak orkestrasının bestekâr şefi gibi güçlü bir duruşla öğrencilerini pataklarken, diğer hocalar arabesk sanatçıları gibi ağırbaşlı ve muhafazakâr, kimi hocalar ise bir hardcore metal grubu gibi hoyratça girişirlerdi öğrencilerine...
bu dayak tarzlarını maddeler halinde sıralamak gerekirse:
1- klasik dayak: öğretmenin bol enstrünman yardımı ile ve düzenli yükselip alçalan notaları andıran şiddette girişmesidir. genelde kendine güveni tam olan, acemilik dönemini geçmiş, öğrenciyi dövecekse haklı sebepleri bulunan ve döverken bile kendine hakim olan hocalarda görülür. bu hocalar adeta bir sanat eseri gibi öğrenci döverler. kimisi beethoven gibi güçlü ve tutarlı girişip tamamen alman idealizminin kantçı ahlakını benimsemiş bir tavırla öğrenciyi yıldırma amacı güderken kimisi mozart veya tchaikovsky gibi sık ve çeşitli vuruşlar ve bazen metre, gönye, tebeşir gibi zengin enstrünman çeşidiyle dayağı adeta bir şölene dönüştürür.
2- arabesk / fantazi dayak: bu daha çok, meslekte yıllanmış, artık öğrenci dövmekten keyif almadığı gibi dayağın da çözüm olmadığını idrak etmiş olmasına rağmen anlık sinir boşalmalarıyla yerinden fazla kıpırdamadan öğrenciyi yanına çağırarak en rahat konumda öğrenci döven öğretmenlerde görülür. öğrenci çağırılır ve adeta kadere isyan edercesine öğrencilere "ooooğğlum yapma şunu artık yaaauu! 100 kere mi söyleyeceğiz ulan?" şeklinde cümleler eşliğinde girişilir ve ardından öğrencinin saçı falan çekilir. kendini jiletleyen bir arabesk fanatiğinin uslanmazlığına sahip olan öğrencinin aynı şeyi bir daha yapacağından emin olsa da, öğretmen öğrenciyi yerine yollar ve dersine devam eder.
3- heavy metal dayak: genelde mesleğe yeni atılmış genç kuşağın belli bir hümanizm psikozu döneminden sonra başvurduğu bu yöntemde belli kalıpların dışına çıkılmıştır artık... taze öğretmenimiz sanır ki öğrencilerin yaramazlıkları onları aşırı dövmekle önlenecektir. bu yüzden adeta kontrolden çıkmış bir elektro gitar solosu gibi, öğretmen, kendisine bile zarar verebilecek tekinsiz hareketler ve çok yüksek bir tempoyla öğrencisini pataklar ve asayişi sağlar. bazen kontrolü o kadar kaybeder ki 2-3 öğrenciyi aynı anda döver, kafalarını birbirine tokuşturur ve kendini tutamayıp küfür eder. hell fuckin yeaa!! işte dayak budur genç adam!
duyan da sanır ki 50 yılım okullarda geçti. yok lan sıradan bir öğrencilik sadece. ama sırf dayakçılar bizi mi bulmuştur nedir anlamıyorum ki... hele bir keresinde yemekhanede sırasında bir tokat yemişliğim var yüzüme yıldırım düştü sanmıştım. zeus musun be adam? bugüne kadar mermere mi tokat attın? çenemin açısı 4 derece kaydı abiler ablalar. sağa bakıp sola gülüyorum o günden beri... gerçi artık öğretmenler öğrencileri dövemiyormuş sanırım. zaten ne dövmekle kasıyorlar ki? yardır disipline hacı...
Bir interview'in anatomisi.
5 yıl önce
4 yorum:
favorim arabesk fantazi dayak.
:D
benim de şahsen oydu çünkü içinde bir miktar şefkat ve babacanlık da barındırıyor ama pek o dayağı yeme şerefine nail olamadım :F
meslekteki 5. yılımda olsa da favorim hala 3 numara.
ohoo 5 yıl nedir ki? klasik için en az müdür olman, arabesk için de 25. yılını doldurman gerek. daha yolun başındasın
Yorum Gönder