sade tasarımıyla gözü en az yoran, boktan içeriğiyle beyni hiç yormayan blog ödülü - 2009

5 Mart 2011 Cumartesi

dolaptaki dondurma kutusundan kesik çıkması

insan varoluşunun taban yaptığı, zamanın tüm haşmetiyle, ağırlık merkezi olarak belirlediği anın üzerine çöküp insanın tepesinden bir lanet gibi yağdığı andır bu. ağustos sıcağının tuzlu yayvanlığı, üzerinizde oluşan yüksek basınç alanına toplanırken beyninize pompalanan kan ordusunun alyuvar askerleri, kendine güven ve mutluluk kalelerini birer birer düşürürmektedir havayla esriyen bu bulantı anının ertesinde.

çünkü güçsüzdür insan,
bilgisizdir.
ona öngörülen bilgisizliktir
tanrı tarafından

kapağı kaldırdığı anda buzdolabının serin cennetindeki bilgi ağacından bir elma koparıverir havva gibi; kesiğin kekremsi kokusunu almasıyla cennetten kovulması bir olur. hırsının esiri bir kez daha, cennetten kovulan atası kadar isyankâr, ürkek.

düşüş başlar;
insan yanılır.
süzülür yaşlar
isyan edilir,

oysa ne kadar büyük bir umuttu içimizdeki. elindeki uçurtmayla rüzgarı bekleyen bir çocuk gibiydik mutfağa sızıp buzdolabını yoklarken; yıldırımların da gökyüzünden geldiğini bilmeyen bir çocuk kadar masum, parmaklıkların arkasına kilitlenmiş bir güvercin kadar ürkek. hesap sorma vakti gelmiştir artık. dondurma kutusuna kesik koyan insanı yargılama zamanı, cadıları yakma mevsimidir artık. nutella kavanozunu dolaba koyan da sen değil miydin, anne? aynı kişi değil misiniz? hani umuttu bizi ayakta tutan, dizlerimize güç veren? şimdi yine biz değil miydik çaresiz, kimsesiz kalan? lanet olsun sana kesik, çık hayatımdan!

dsjaıskadojasoıjrasaıoj yemin ederim şunu yazarken öküz gibi eğlendim. peki neden eğlendim? bu 18-23 yaş arası, çektiği fotoğrafların %95'i kendisinin açılı fotoğrafları olduğu halde amatör fotoğrafçı olduğunu iddia eden genç kız blogları var, biliyorsunuz. bunları genelde vintage kıyafetlerinden falan tanıyabilirsiniz. blogları ise genelde koyu renk tonlarıyla bezeli ortaçağ kiliselerini andırır. yer yer gotik öğeler göze çarpar. böyle yerli yersiz kedi resmi veya figürü kullanımı, elif şafak romanlarından fırlamışçasına gereksiz, karanlık bir feminenlik vardır illa ki bu bloglarda. neden ulan? neden bu feminenlik? kadınsın diye bunu her saniye belli etmen mi gerek? ben her postumda çıkarıp masaya vuruyor muyum? biz şöyle güçlüyüz, böyle vikingiz, kırarız yararız hohahahaha minvalinde mi gelişiyor postlarımız? işte bu kızların bloglarının gördüğü acı amplifikatörü vazifesine taktım kafayı. o kadar sikindirik konuları dünyanın en büyük acılarıymış gibi veriyorlar ki bir insan olarak bunlardaki derinliğin milyonda birine sahip olmadığıma falan inanıyorum bazen. bir de yazılarının sonuna ayaklarını içe doğru çevirmiş, son zamanlarda moda olmuş kocaman camlı, kalın çerçeveli, güneş gözlüğü olmayan gözlüklerden takan, elinde balon tutan veya elma şekeri yiyen converse'li bir kız koymuyorlar mı, belki hiçbirinize irreversible'daki gibi tecavüz etmek istemedim ama yemin ederim o filmdeki gibi yangın tüpüyle suratınızı dağıtmak istiyorum. sosyopat oldum sizin yüzünüzden. tamam, sakin oluyorum. yapmayın şeker kardeşim, yapmayın. hayat o kadar da acı değil. tamam, acı ama siz yanlış noktaya odaklanıyorsunuz. gelin bana müracaat edin bir gün dışarı falan çıkalım, bi yerlerde oturup bira falan içelim, barcelona maçı seyredelim, ne bileyim... nietzsche bile başa çıkamamış, kafayı bozmuş bi noktada, gelin sapıtmayın güzel kardeşlerim, bacılarım. boş metro duraklarının iyi bir fotoğraf karesi olduğu son tarih 60 sene öncesi. gelin, yapmayın. bakın yukarıdaki yazıyı size armağan ediyorum. size ve tüm acı amplifikatörlerine gelsin. haydi küçük, sil gözyaşlarını.

edit: yok lan, yangın tüpü falan abartmışım yine. canavarca bir hisle blog yazmışım. kimsenin suratını yangın tübüynen parçalamak istemem. belki sadece deney tüpü saplamak isterim burnunuza...

2 Mart 2011 Çarşamba

digiturk vs blogspot

şu digiturk'ten hayatımın bütün dönemlerinde çok ilginç bir şekilde nefret ettim. gerek reklamlarıyla, gerek yayınladıkları siktiriboktan filmlerle bu aptal kutusunu daha da aptallaştırmaya yarayan cihazı alanlara hayret edip durdum. bu digiturk pezevenkleri şimdi de ortaya çıkıp blogspot'a erişimi engelleme işine girmişler. devletimiz böyle bir durumda halkın tarafını tutar mı? tabii ki tutmaz. o da digiturk'ü haklı bulmuş ve daha önce yüzlerce kez yaptığı gibi yine sansür getirmiş blogger'a. zaten bu allahın belası ülkenin devletinden de, hükümetinden hiçbir şey beklemiyorum, asıl anlamadığın şey halkımızın nasıl bu kadar mal olabildiğidir. gerçi en iyi bunu anlıyorum ama çaktırmıyorum sevgili blöğ yazarları. kimse bu yasakları hak etmediğimizi söyleyemez.

yine de böyle bir yasağın açıklamasını kimse düşünmüş müdür bilmiyorum. bu nasıl bu kadar normal karşılanır onu da anlamıyorum. adalet makamı şunu söylemek istiyor: digiturk'ün lig maçlarından kazandığı para bu bloglar aracılığıyla yapılan yayın paylaşımı sebebiyle azaldığından, sadece digiturk ve ortaklarının çıkarlarını korumak için ülkenin geri kalanının kullandığı bir siteye erişimi yasaklıyoruz.

belki artık şaşırmamamızın sebebi adaletten kastımızın her zaman bu olmasıydı. güçlünün kazanmasına o kadar alışmışız ki bu da sıradan bir haber gibi geliyor. mesela neden digiturk'e dava açmıyoruz? yayınlarının güvenliğini sağlamak onların sorumluluğu değil mi? dünyanın en iyi futbolunun oynandığı ispanya ligi ntv'de beleşe yayınlanırken türkiye liginin boktan maçlarını seyretmek zaten başlı başına mantıksızlık abidesi. ben bu maçları bloglarda yayınlanan linkleri kullanarak seyretmiyorum. neredeyse tanıdığım kimse de seyretmiyor. bu durumda digiturk'ün kasası dolsun diye bize getirilen kısıtlamayı bu kadar kolay kabul ediyor oluşumuzun sebebi nedir? blogdan maç seyretmemiş olan ben ve benim gibi bir sürü insan devletin nasıl bu kadar umrunda olmaz? blogsuz ölür müyüz? tabii ki ölmeyiz. ayrıca bu kısıtlama hiçbir işe yaramaz. dns değiştirerek yine giriliyor bloga. ona çözüm bulsalar başka türlü yine girilir. internetin fişini çekmedikçe blogger gibi bedava kullanım sunan bir siteye isteyen herkes girebilir, bunu hepimiz biliyoruz ama sorun bu değil. sorun nasıl bu kadar ucuza satıldığımız.

aslında bu da pek şaşırtıcı değil. zira o kadar  gerizekalı bir milletiz ki yapılan hiçbir şey yeterince şaşırtıcı değil. beklentilerim yüksek olduğu için heyecanlanamıyorum. bu lig tv saçmalığı ilk çıktığında bütün ülke dekoder almaya koştu. buna ne gerek var ki? üstelik öncesinde lig maçları cine5 ve teleon'da da yayınlanmıştı. ulan bir insan topluluğu 3 ay sabredemez mi? 3 ay maç seyretmesen, o aptal dekoderleri satın almayı reddetsen; mesela maçlara gitmesen, dekoder de almasan, hem takıma, hem digiturk'e baskı yapsan ne kaybedersin? 3 ay seyretmediğin maçlar senden hesap mı sorar beyinsiz? zaten futbol maçları temelde izlenmesi için yapılmıyor mu? buna rağmen insanlar maçları izleyemesin diye elden geldiğince çaba göstermenin saçmalığı bu kadar barizken buna alet olma konusundaki ısrar neden? gerçi böyle şeylere gösterilen direnci bizim milletten beklemek çok yanlış, ben de neler düşünüyorum. sonuç itibariyle digiturk de büyüdü ve bugünlere gelip insanların özgürlüğüne bile kafa tutar hale geldi. aslında digiturk blogdan yarım yamalak maç seyreden birkaç kişiye kadar düştüyse bunlar zaten son çırpınışları olsa gerek. yine de keşke bu yasağın digiturk receiver satışlarını artırmayacağından emin olabilsek. muhtemelen artıracaktır.

ayrıca siz de mevcut dns'inizle blogger'ın bazı sayfalarına erişemiyorsanız  dns ayarlarınızı 4.2.2.5 ve 4.2.2.6 olarak değiştirin. gördüklerinize inanamayacaksınız.

1 Mart 2011 Salı

türk halkının hukuk yavşaklığından tiksiniyorum



zamanında salilhlide bir dükkan ismiyle feci kafa bulmuştum. tabii sadece adıylaydı sorunum. sahipleri şeker gibi insanlarmış, sattıkları ürünler über kaliteliymiş falan bu konularda pek bilgim yok. zaten 5-10 yılda bir giyecek aldığım için bilgimin olması da çok zor.  neyse, aradan 3 sene geçti ve bu dükkanın yılmaz savunucuları ortaya çıktı. sattıkları ürünler kaliteli, sahipleri çok iyi insanlar şöyle böyle dediler. ben de banane ulan, ben adıyla ilgileniyorum dedim. hatta annem de ordan alışveriş yapmış ve kalitesinden memnunmuş. ee, napalım? adı hala çok kötü. işte ben dükkan nasıl bir şey bilmem etmem diye yanlış anlaşılmalara mahal vermemeye çalışırken bir koç yiğit çıktı geldi. deli yüreğin müziği eşliğinde ortalığı dağıttı adam. postuma yaptığı yorumu göstereyim de az gülün.


Adsız dedi ki...
salihlili güzel arkadaşlar kendi içinizde bu konuyu tartışacağınıza gidin firma sahibine yazının içeriğinden bahsedin ve ona bir hukuk bürosuna gidip basın yoluyla karalama ve hakaret edildiği gerekçesiyle dava açması gerektiğini anlatın banada bu arkadaşın yanlı yayın yaptığı düşüncesi yerleşti hani ökkeşten gayrısını tanımıyormuş ya sonuçta ikiside komşu dükkanlar,nerde kalmıştık evet dava açsınlar ve onlara bir dükkan daha açıcak kadar tazminat hakları olduğunu da ekleyin yazıdaki riyakar ikiyüzlü v.b. bilinçsiz yazılmış kelimelerin hesabını herhangi bir sigorta şirketi bile sorabilir hukuksal açıdan hakları var önemle duyrulur,bu yorumumu yayınlayacağını sanmıyorum ama senin sayfanın adının yanında haha çok masum be kardeşim.
tutmayın küçük enişteyi. şimdi bu yorumun yakın okumasını yapacağım sevgili blöğ kardeşlerim:

1-  ...gidin firma sahibine yazının içeriğinden bahsedin...
efendim yazar burada alman modernitesinin soğuk yüzüyle kullandığı hukuk terminolojisinden faydalanarak "firma sahibi" söz öbeğiyle gözümüzü korkutuyor mu? korkutuyor. FİRMA SAHİBİ! yaz kızım işbu davanın tarafları rukneddin cevdet kekremsi ve hede hödeoğlu olup, will hereby be referred to as BLOG YAZARI and FİRMA SAHİBİ! hell fuckin yeah! du bist wundabar!! jaa ich komme! nasıl bir mastürbasyon! nasıl bir tatmin duygusu!

2-  ...ve ona bir hukuk bürosuna gidip basın yoluyla karalama ve hakaret edildiği gerekçesiyle dava açması gerektiğini anlatın.
böyle de tam kutsal kitap gibi oldu ha. ve tanrı yakub'a dedi ki, öyleyse sen de bir hukuk bürosuna gidip basın yoluyla karalama ve hakaret edildiği gerekçesiyle dava açması gerektiğini anlat. yakub cevâb veremedi. şimdi güzel kardeşim, adamın hiç işi gücü yok, bugün huhu giyim, yarın microsoft, öbür gün toyota'ya her türlü boku atabilecek potansiyele sahip ciddiyetsiz bir blog yazarını, hiçbiri salihlide yaşamayan sadece 31 okuru olan bir blog yazarını dava etmek için hukuk bürosuna, avukatlara falan para verecek, üstüne bir de bir sürü yasal prosedür takip edecek.
bir de "basın yoluyla" lafına çok güldüm, bilesin. sanırsın ki bir usa today, washington times yazarıyım da huhu giyimin usame bin ladin'e çorap sattığını tespit ettim. git kendine bir iş güç bul yahu. origami falan öğren, bi duş al.

3- ...banada bu arkadaşın yanlı yayın yaptığı düşüncesi yerleşti hani ökkeşten gayrısını tanımıyormuş ya sonuçta ikiside komşu dükkanlar...
bir kere "da" ayrı yazılır evlat, şunu bi iyice öğren. ayrıca yanlı yayın nedir ulan? sjkdhjksahdkjahdkja yanlı yayın demiş adam. şu blog hayatım boyunca bana bu kadar saygı gösteren bir kişi olmadı şerefsizim. adam beni adeta bir cbs, bir washington times olarak görüyor. sanki ökkeşin reklamlarını aldım blogun dört bi yanına. ben bi kere tommy'den aşağı giymem bebeğim. ikincisi de ökkeş bi 100 yıldır salihlide. şu markalaşma harikası adına rağmen bu kadar tutulan başka bir kuruluş tanımam ben. zamanında pazar yerinde kadınlar ökkeş ürünlerini kapışırken kavga ederdi de biz deliliğin sınırlarını öğrenirdik küçük yaşta. yoksa gidip ökkeşten bir şey aldığımdan değil. onu biliyorum sadece. şimdi ben buraya çıkıp ben cisco'dan gayrısını tanımam yazsam at&t, kumtel falan bana dava mı açsın? tanımıyorum ulan, zorla mı?

4- ...nerde kalmıştık evet dava açsınlar ve onlara bir dükkan daha açıcak kadar tazminat hakları olduğunu da ekleyin...
offf yemin ederim şu anda kan beynime sıçradı. bu nasıl bi artizlik? "nerde kalmıştık" falan noluyor çocuğum? bu nasıl cool tavırlar? justin bieber mısın sen yavrum? nesin sen? sen adsız bir yorumcusun, havan kime yabancı? adsız yabancı, adsız alkolik seni. yok anam, bi dükkan yetmez. bence plaza falan açsınlar. hatta dünya tarihinde görülmemiş bir tazminat alıp ülkenin dış borcunu ödeyin direkt. görüntü ve ses kayıtlarının bile cinayetler için 1. dereceden delil sayılmadığı bir dünyada 2 metrekare dükkanın saçma adı hakkında yorum yaptım diye benden 1 dükkan parası tazminat alacaklar he mi? bu hayal gücüyle rönesans döneminde yaşamalıydın oğlum sen. çok yazık olmuş bu yaratıcılığa. ayrıca ben sana dava açarsam ne olacak? beni düpedüz tehdit ediyorsun. neyse ki o kadar da basit bir insan değilim, hadi yırttın.

5. ...yazıdaki riyakar ikiyüzlü v.b. bilinçsiz yazılmış kelimelerin hesabını herhangi bir sigorta şirketi bile sorabilir hukuksal açıdan hakları var önemle duyrulur.
babababa salak cümlelere bak. hayatında kitap okudun mu bilmiyorum ama şimdi yazdığım şeyle senin anladığını bi karşılaştıralım:
bir kere ":)" şeklinde yapılan smiley hiçbir şekilde haha demez çünkü ağzı kapalıdır. dese bile yapı itibariyle son derece riyakâr, soğuk ve küçümser bir smileydir dükkan amblemi yapılmaz. ilk ortaya çıktığında bir sigorta firmasının amblemiydi bu işaret ama zaten sigorta şirketleri riyakâr, soğuk ve küçümser değil midir?
şimdi efendim burada ben iki nokta ve parantez kullanılarak yapılan smiley'leri küçümsüyorum. dükkana veya bir şahsa bok atmış mıyım? hayır. peki bunu anlamak için ne lazım? okuma-yazma. bir parça da anlama, comprehension, verständnis. iddiama göre bu smiley dükkan amblemi yapılmak için fazla riyakar, soğuk ve küçümser. sadece bunu eleştirmişim. ayrıca bu amblemi ilk kullanan bir sigorta şirketi. yani bu dediklerin mümkün olsa sigorta şirketi de huhu'dan birkaç milyar dolar tazminat alır heralde ama sapıklığın lüzumu olmadığını senin dışındaki herkes öğrenmiş anlaşılan. benim de blogdaki yazılarımı birisi çalıp kendi blogunda yayınlamıştı ama kimseye dava açmadım. ayrıca bana sigorta şirketlerini mi savunuyorsun? tüh sana öyleyse. kapitalizmin kölesi seni, amerikancı, yandaş medya seni. taocu dombili. nıç nıç nıç. çok kızdım çok

6- bu yorumumu yayınlayacağını sanmıyorum ama senin sayfanın adının yanında haha çok masum be kardeşim
bahele neler de bilirmiş. bok masum değil mi yani? 3 gün o boktan çıkarmasan ne olur hiç düşündün mü? bundan sonra 3 gün gülmesen bir şey olmaz ama 3 gün sıçmasan patlarsın. hadi kabızsan 5 gün diyelim.


sonuç olarak, bildim seni yiğenim. sen türksün! bu adam sizce de tam bir türk değil mi sevgili blöğ kardeşlerim? amerikan filmlerinde gördüğü cool tavırlarla resmi takılma ayaklarını hayatına uygulamaya çalışan bir türksün sen. "mossad isterse seni 2 günde bulur", "koka kolayı tersten okuyunca no rakı no muhabbet yazıyormuş", "yüksek sesle müzik dinleyen komşuyu bi dava etseniz 2 trilyon tazminatı var" gibi cool ifadelerinle toplumda yer edinmeye çalışan zavallısın sen. gerçi şimdi türklüğe hakaretten de dava açarsın bana sajdjasdljalda.

hatta kendi cevabımı da yazayım da referans olsun:
Rukneddîn Cevdet Kekremsi dedi ki...
ıasdjosaıjroıajsroıa deli gibi gülüyorum. oğlum/kızım manyak mısın? sanırsın ki microsoft'a çamur attık. ayrıca he, evet ökkeş'in savunuculuğunu yapıyorum. hatta ökkeşin reklam filminde oynuyorum ben lebron james misali. ayrıca türk insanındaki bu hukuk bilinci yavşaklığından tiksiniyorum. hemen herkes hukuk bilincini ortalık yerde göstermek için şöyle dava açsa böyle kazanır ayakları falan yapar ülkemizde. oğlum seninle yıllarca dalga geçeceğim ve gördüğüm herkese anlatacağım bunu. karalama kampanyası ha? sjahfkshajkhfjkasfa evet abi biz nike, adidas, reebok ve pierre cardin olarak haha giyimi çekemiyoruz ve adını lekelemeye çalışıyoruz. dostum sen kocaman bir çılgınsın. şu hukuksal bilincini vergilerini cebe indirenler karşısında da gösterebiliyor musun? hayatında kaç tane sivil harekete katıldın? kaç protestoya, boykota destek verdin? kaç tane milletvekilinden özel üretim arabalarının hesabını sordun? haha giyime karalama kampanyasıymış da dava açarmışlar bana. hassiktir diyorum efendim, hassiktir. ben hapse girersem beni bu adsız şahıs azmettirdi derim jshakdshakjdhsakjda hatta fbi bağlantısı varmış asıl amacımız haha'nın sahiplerini öldürmekti diye ifade veririm. komik olma ufaklık, az otur soluklan, bi soğuk ayranımızı iç yiğenim. tatlısu hukukçusu, çılgın seni.